Proje Finansmanında Risk ve Risk Yönetimi

Yatırımcılar, yatırım yaptıkları projelerden karlılık, değer yaratması ve koydukları sermayeyi makul bir dönem içinde geri alma beklentisi içindedirler. Proje beklenen performansı sağlıyor ise bir sonraki aşama gerekli fon kaynağını yaratmaktır.

Fon kaynağının bir kısmı, projeye yatırımcı tarafından sermaye (yatırımcı perspektifinden sermaye ve proje şirketi açısından öz kaynak) olarak konacak ancak genelde daha büyük kısmı için dış kaynak sağlama ihtiyacı olacaktır. Türkiye’de ve dünyada proje finansmanı için en büyük dış kaynak sağlayıcı bankalardır. Bankalar, proje finansmanı yaparken projenin faaliyet giderleri ve vergi ödemesi sonrası yaratacağı nakit akışının finansmanını sağlamaya odaklanırlar. Nakit akışı ne kadar büyük, uzun vadeli ve ön görülebilir ise sağlanacak kaynak tutarı da bu oranda artar.

Yatırımcılar, bankalar ile görüşmeye başlamadan önce projenin borç geri ödeme kabiliyetini görmesi gerekir ki bu yapıya uygun bir geri ödeme planı ve vade talep edilebilsin. Ayrıca bankalara projenin farklı durum ve koşullarda geri ödeme kabiliyetinin yüksek olduğunun ispat edilmesi gerekir. Zira bankalar, proje nakit akışının üzerinde, projenin risk düzeyine bağlı, bir emniyet marjı belirleyip geri ödemeleri hesap ederler. Risk seviyesi yüksek olan projelerde talep edilecek emniyet marjı da yüksek olacak ve projenin geri ödeyebileceği taksitler azalacaktır. Azalan taksitler  projeye verilecek kredi miktarını azaltacak ve projeye konulması gereken sermaye tutarı artacaktır. Yatırımcılar için projenin operasyonel verimliliği ile birlikte  konulacak öz kaynak tutarı da karlılığa etki edecektir. İstisnalar hariç öz kaynak tutarı arttıkça proje karlılığı düşecektir. Bu nedenle yatırımcıların amacı minimum öz kaynak ile maksimum süreli banka kredisi sağlamaktır. Bu şekilde sağlanan fonlamalarda proje karlılığı, proje değeri ve sermaye geri dönüşü daha hızlı olacaktır.

Projelerin finansal bazda analizi ve finansal fizibilite çalışması hem yatırımcıların kendileri hem de projeyi değerlendirecek olan finansman kuruluşları açısından son derece kritik önem taşır. Finansman müzakere sürecinde yatırımcılar öncelikle minimum öz kaynak ile yüksek karlılık yakalamayı hedeflerken diğer tarafta finansman kuruluşları (banka, leasing vb.) maksimum öz kaynak katkısı ile projenin borç ödeme kabiliyetini (Borç Servis Karşılama Oranı) artırmaya çalışmaktadırlar. Yapılacak analizlerin, öncelikle projenin hangi denge noktasında tarafların önceliklerini karşılar olduğunu ortaya koyması gerekir.  Finans sektöründe hemen her projeyi finanse edecek kaynak bulunmaktadır. Ancak finanse edilebilir projeler görece azdır. Projelerin, finans kuruluşları tarafından çekici bulunması projenin bankabilitesinin makul seviyelere getirilmesi gerekir. Finansal analiz ve fizibilite çalışması da bankabiliteyi geliştirme amacı ile yapılacak çalışmaların temelini oluşturur. 

Her yatırım tipinin (alış veriş merkezi, otel, rüzgar santrali, hidroelektrik santral, jeotermal vb.) ve projenin kendine has yapısı, özellikleri vardır ve risk analizi yapılırken bu özellikler mutlaka dikkate alınmalıdır. Fizibilite çalışması ileriye yönelik olarak uzun vadeli genelde 7-10 yıl süreli bir tahmin gerektirir ki bu tahminlerde mutlaka sapmalar olacaktır.  İyi yapılandırılmış bir proje finansmanı işleminde nakit akışında sapmaya neden olacak risk faktörleri çok iyi analiz edilmiş olmalıdır ve riskler en iyi yönetebileceği düşünülen taraflar tarafından taşınıyor olmalıdır. Amaç projenin sahibi olan proje şirketi (SPV) üzerindeki riskleri optimize etmektir. Yine de projelerde bazı riskleri proje şirketinin taşıması gerekebilir. Zira tüm riskleri tam anlamı ile kontrol altına almaya çalışmak ya çok maliyetli ya da kimi zaman imkansız olacaktır. Proje şirketi (SPV) yönetebileceğine inandığı bazı riskleri de proje getirisini geliştirmek için özellikle kendi bünyesinde taşımayı tercih edebilir. Temel bir kural olarak risk arttıkça getiri beklentisi de artacaktır. Bazı projelerde amaç yatırımcılar tarafından taşınabilecek, bankaların da finansman temini açısından engel çıkarmadığı, risklerin SPV tarafından alınması ve proje getirilerinin maksimize edilmesi şeklinde olabilir. 

Yapılacak projeksiyonlar ve finansal analiz çalışmasının amacı, özellikle kontrol altında olmayan parametrelerdeki değişimlerin projenin getirileri ile geri ödeme potansiyelini nasıl etkileyeceğini göstermesidir.  Yapılan bu çalışmaya hassasiyet analizi ya da stres testi denilir. Projenin finansal açıdan ne kadar sağlam olduğunu gösterir. Projeyi çok iyi anlayıp analiz etmek, kritik proje girdi (input) ve çıktılarını (output) tespit etmek, doğru, sağlam ve esnek proje finansal modelini oluşturmak gerekir. Analizlerinde en çok kullanılan yöntem Excel’de hassasiyet ve senaryo çalışmalarıdır. Kritik girdilerin farklı senaryolar ile incelenmesine imkan sağlar. Yanı sıra, Monte Carlo analizi olarak bilinen, kurulan finansal modelin proje ile ilgili birbirinden farklı binlerce senaryosunu üretip çıkan sonuçların istatistiki olarak incelenebildiği daha ileri modeller de kurmak mümkündür. Bu modellerde proje girdilerinin birbirleri ile ilişkileri (korelasyonları) de dikkate alınır. Çok yönlü, daha sağlıklı değerlendirme yapma imkanı söz konusu olur ve özellikle proje ile ilgili pazar (satış ve gelir) riskinin yüksek olduğu durumlarda ekstra fayda sağlar. Bu çalışmalar proje ile ilgili değerlendirmelerin geçerliliğini kuvvetlendirir ve bankabiliteyi geliştirir. Çıkan sonuçları doğru yorumlamak da ayrı bir uzmanlık gerektirir.

Finansal analizler yatırımcılara da finans kurumlarına da büyük avantaj sağlar. Özellikle karlı ve rasyonel projeler bu şekilde analiz edildiğinde ve çıkan sonuçlar doğru şekilde aktarıldığında yatırımcılar daha düşük öz kaynak katkısı ile karlılıklarını maksimize edebilir. Finans kurumları da projelere, önlerini daha net görmek sureti ile daha bilinçli şekilde girip portföy risklerini minimize edebilirler. Böylelikle özellikle sermaye ve/veya teminat yetersizliği nedeni ile gerçekleşmeyen kimi projeler bankable (bankalar tarafından finanse edilebilir) olabilecek ve doğal olarak daha fazla bilinçli yatırımcıların önü açılacaktır. Türkiye'de genel olarak finans kuruluşlarının proje bazlı finansmana sıcak bakmadığı ve teminata kredi verdiği gibi bir kanaat mevcuttur. Düşüncem odur ki doğru analiz edilip iyi yapılandırılmış projeler bu durumun değişmesine katkıda bulunacaktır.

Yorumlar
Kalan Karakter 800