Bugün çok genç görünüyorsunuz

‘Yaş’ saatinizi güncellemeyi unutmayın !!

 Sakin bir nöbet akşamı, yoğun bakımda ameliyat notlarını yazıyorum, günün ilk bay-pass yapılan hastası kendine gelmiş, solunum makinasından ayrılmış, başında duran hemşire hanıma hararetle dert anlatıyor:

-               Yavrum dedim ben geline, öyle yapmayın dedim.. Dinlemedi.. Bak ziyaret saatinde en son o girdi yoğun bakıma gördün mü?. Yok, yok değer bilmez bunlar. 

-               Teyzecim biraz sakin ol şimdi sırası değil bunların dinlenmeye çalış..

-               Çalışmam. Hiç huzur bırakmadılar insanda..

-               Teyzecim bak tansiyonun artıyor, hadi düşünme şimdi bunları.

-               Yok yavrum. Ben ameliyat da olmam dedim bunlar zorladı, istemiyorlar beni çok üzdüler geçen sene nooldu biliyor musun kızım……DIIIIIIIIITTTT (hasta konuşmayı kesiyor ve başı geri düşüyor)

… Filmlerde-dizilerde gördüğünüz bir sahne vardır. Kalp atışlarını izlediğimiz monitörde sürekli bir DIT – DIT – DIT sesi birden DIIIIIIITTT der ve doktorlar hastanın başına koşar ya….

-               (Hemşire hanım telaşla bana bağırıyor) Hocam.. Hocam koşun hasta fibrile oldu (kalbi durdu)

-               Çabuk defibrilatörü (elektroşok cihazı) alın, ver kaşıkları (elektrik şokunu hastaya uygulayan pedallar).. 200 ile başla.. cevap yok.. tekrar 200.. Tamam döndü (iki kere elektroşok ardından normale gelen ritm...)

… Hasta başını yavaşça yastığından kaldırıyor, ne olduğunu anlamasa da konuşmaya devam ediyor…

-               Geçen sene bayramda gelmediler biliyor musun yavrum.. Sırf inattan….Ah ben kime anlatıyım derdimi kızııııım…

… Meslek hayatım boyunca gerçekten ilginç, komik, üzücü bir sürü olay başıma geldi, ama ameliyat akşamı konuşurken kendi kalbini durduran ve müdahale sonrası kaldığı yerden devam eden hasta ilk ve son kez gördüm.. (merak edenler için not - teyzemiz sağ salim taburcu oldu)..

 

            Hep duyarsınız çevrenizden ‘doktorum stresten uzak dur dedi, nasıl olacaksa o ??’ dendiğini.. Tıbbi anlamda stres vücudumuzun maruz kaldığı birçok olağan dışı uyarıyı tarif eder. Uzun süre aç kalmak, soğukta kalmak, cerrahi bir işlem geçirmek, vb.. Kendi aramızda ‘stres’ olarak bahsettiğimiz ise tıbben sadece psikolojik-duygusal stresi ifade etmekte olup yukarıdaki gruplardan önemli bir tanesidir. Bazı araştırmalar, altta yatan hiçbir risk faktörü saptanamayan damar sertleşmesi – ateroskleroz hastalarının %40-50’sinde kronik stresin tek başına sorumlu olduğuna dikkat çekiyor. Strese maruz kaldığımızda beyin ve ilişkili organlardan salgılanan adrenalin, kortizon, glukagon gibi hormonlar bütün kalp-damar sistemimizi, damarlarımızı uyararak kaba tabirle tüm dengeyi tepe taklak hale getirebiliyor. Hatta tip ‘A’ olarak adlandırılan, yine kendi aramızda ‘sinirli, huysuz, her şeye sinirlenen’ olarak tanımladığımız kişilik tipinde dolaşımdaki bu hormonların bazal düzeyi diğer insanlardan belirgin olarak yüksek saptanabiliyor. Bu da en basit tabirle keskin sirkenin küpüne verdiği zarar olarak kalp ve damar sağlığımızı tehdit ediyor.

            Bütün bunları neden hatırlatmak istedim. Hafta içerisinde Dünya Sağlık Örgütü’nün meşhur yaş sınıflaması ile ilgili haberini görmüşsünüzdür. Artık ‘yaşlı olarak’ adlandıracağımız sınır 80’e dayandı.

Kendinize bir iyilik yapın ve bugün sizi sinirlendirme ihtimali olan her ne ise, fırsat vermeyin. Negatif düşünmenin, gereksiz huzursuzluğun kalp ve damarlarınızda gözle görmeseniz bile tahribat yarattığını unutmayın.

Herkese sağlıklı bir hafta dilerim.

 

Yorumlar
Kalan Karakter 800