iPhone ve oyunlaştırma

Emojilere yeni alışmaya çalışıyorum, bu alette animojiler var. Hani maymun olduk demek için yazıyorum bunları. Ekranda olan maymun benim jest ve mimiklerimle hareket eden bir görüntü mesajı olarak aleme seyir sefası olacak.

Türkiye’de saat 20:00’da, Kemal heyecanla bahçeden eve koştu.  10 yaşına geçen Pazar günü merhaba diyen oğlum akranları gibi tam bir çevrim içi böceği.  Youtube fenomenlerine bayılıyor, GoPro’nun yeni modelini görünce heyecanlanıyor, internetten kes kopyala görüntü yayını hazırlayan programları buluyor, bilgisayarına indiriyor ve elbette tabletler ile yüksek zaman harcıyor.  Kemal’in heyecanı Apple’ın yeni merkezinde Tim Cook tarafından sunulan ve tüm dünyada canlı yayımlanacak olan yeni iPhone tanıtımını izlemek içindi.  Tam yemek saatimize denk geldiği için masaya iPad ile geldi.  Buldu ve canlı akışı açtı, tableti masaya, herkesin görebileceği bir yere, koyduk.  Kemal’in ikiz kardeşi Kaya ve 7 yaşında olan küçük kızkardeşleri Zehra’da pürdikkat kesildiler.  İşte o an Kemal mırıldandı, “Bu sunumları eskiden Steve Jobs yapardı, keşke hayatta olsaydı…”  Şaşkınlıkla ona baktım.  Bu yaşta olan çocukların farkındalıkları bizim döneme göre katbekat önde.  Sonra devam etti, “Bak baba, bu Tim Cook, Apple’ın CEO’su...” La havle vela kuvvete.  Çocuklar pürdikkat yeni iWatch ve AppleTV’yi izlediler.  Sıra iPhona’a gelmişti.  Bizim yemek masasında heyecan arttı.  Bu arada, bendeniz ilk defa canlı bir ürün lansmanı izlemekteyim.  Bir ekrana bir çocuklarımın suratlarına bakıyorum.  Sırasıyla, iPhone 8, iPhone 8 Plus ve elbette iPhone X…  Face ID ve arttırılmış gerçeklik uygulaması (AR) ile donatılmış yeni nesil telefon bizim evde derin bir sessizlik yarattı.  Bunu ilk Kemal bozdu, “Baba bu telefon on numara olmuş gerçekten, bana bir tane alır mısın?”  Oğluma henüz telefon almamış bir babayım.  Evde bizden kalan bir iPhone 5 modelini yoğunlaşan yüzme antremanları karşılığında sene sonu hediyesi olarak teklif etmeyi düşünürken, bu yıkıcı istek yüzüme tokat gibi çarptı.  Oğluma göre bu model gelmiş geçmiş en iyi iPhone.  O derece yani…  Bu varken diğerlerini kim ne yapsın?  

iPhone ve oyunlaştırma resim: 0

Benim için ilginç bir nokta var.  Cebimde taşıdığım iPhone 7 ile gayet mutlu ve mesut yaşıyorum. Sunumları izlerken hiç heyecanlanmadım ve pek bir satın alma isteği duymadım.  Ancak, genç bir beyin için durum çok farklıydı.  Emojilere yeni alışmaya çalışıyorum, bu alette animojiler var.  Hani maymun olduk demek için yazıyorum bunları.  Ekranda olan maymun benim jest ve mimiklerimle hareket eden bir görüntü mesajı olarak aleme seyir sefası olacak.  Yok artık!  


İlginç bir oyun düzeni gelişiyor etrafımızda.  Her şeyin daha dalgalı, gerçek dışı, karmaşık ve belirsiz bir tempoda yaşandığı bir dünyadayız.  Hızlı ve sade olmak bizi bir adım öne itiyor.  Görünen o ki, oyunun kuralları değişiyor.  Elbette, oyuncakları da.  Bu hıza en çabuk çocuklar uyum sağlıyor.  Bu nedenle, yeni nesil pazarlama bize değil onlara sesleniyor.  Bizim çocukların bakışına doğru eğilmemiz gerektiğini Tim amcayı dinlerken bir kere daha anladım.


Yaşadığımız dönemi “paylaşım ekonomisi” olarak okuyorum.  Neyi paylaşamadık ki şimdi birden bire paylaşmaya başlayacağız filan diye düşünebilirsiniz?  Aslında herşeyi paylaşarak başladık. Mahalle çocukları çok iyi bilirler, zar zor bulduğumuz topları paylaştık.  Shelltox kutusunu paylaştık kukalı saklambaç oynamak için, sağda solda inşaatlardan aşırdığımız mermerleri paylaştık, köşelerin yuvarlayıp karış almaca oynarken.  Hatta evdeki büyükler salondaki televizyonu paylaştılar komşularla Dallas dizisini izlerken.  Sonra birden durduk...  Paylaşmaktan bıktık galiba, ya da yeterince havalı olmadığına karar vermiş olabiliriz. Ya da daha kolay erişilebilir oldu herşey. Büyük şehir bu, kolay değil temposuna katlanmak.  Daha bir bireysel yaşamak arzusu sardı hepimizi.  Sahip olmaya teslim olduk.   Oysa o eski mahalleden kalma, içimizde hala varolmak için şükreden bir ruh taşıyoruz!  Zaman zaman başkaldırıyor.  Kendine bir çıkış yolu arıyor.  


Sanayi devrimi 2.0, robot çağı, elektrikli otomobil, Mars’a koloni, vs vs….  Teknoloji baş döndürücü. Ancak, bana hep aynı cümleyi fısıldıyor, “Paylaşmak üzerine yeni bir manifesto yazılıyor” diyerek…


Bu nedenle, yaşadığımız dönemi paylaşım ekonomisi olarak okumayı seviyorum.  Sadece özçekimler paylaşmıyoruz  Aslında durmadan hayatı yeniden paylaşarak yaşamak istediğimizi anımsatan oyunlar oynuyoruz.  Her gün, farklı oyuncaklarla…


Paylaşım ekonomisinin en belirgin özelliği daha hızlı ve daha sadeleşen düzenler üzerinden yükselmesi.  İş konusu ne olursa olsun.  Bunu hızlı ve sade uygulayıcılara ihtiyaç duyuyoruz.  Hatta oyunbaz bir zihniyetle...

iPhone ve oyunlaştırma resim: 1
Paylaşım ekonomisinin getirdiği en büyük fark, oyun oynamayı hayatımızda daha renkli kattı. Evde, ofiste, okulda her yerde oyunlar oynar olduk.  “Oyunsallaştırmak” denen bir kavram var.  Ya da oyunlaştırmak diyelim.  Çok hızlı yayılıyor.  Endirekt pazarlama oyunların içinde evrimleşiyor. Hayatımız karmaşık bir düzene yol alıyor ama bir o kadar da kolaylaşıyor.  Biz trendin gerisinde kalsak bile çocuklarımız bizi tutup çıkartacak bir Avengers kahramanı gücündeler…  
Tabii telefon almak konusunu çözemedik.  Benim önerim harçlıklarını biriktirmeye devam etmesi oldu.  İhtiyacımız olan telefon evde duruyor.  Hayallerimizde olan için birikim şart!  

Yorumlar
Kalan Karakter 800